Bu yazımda liderlik kavramına farklı bir açıdan değinmek istiyorum. İlk olarak klasik yaklaşıma bir bakalım mı?
Klasik yaklaşımda çalışanın süreçlere fazla dahil edilmediği bir anlayışla karşılaşıyoruz. Bunu nasıl yönettiğimize baktığımızda, ilk aşamada durum hakkında çalışanımızı fazla bilgilendirme yapmadığımız hal karşımıza çıkıyor. Örnek olarak talimatlar, yönergeler ve checklist’ler buraya örnek olarak verilebilir. Basit ve tekrarlayan işlerde bu yöntem işe yarayacaktır. Bunun bir ileri seviyesinde artan bilgi verme ihtiyacı bizi çalışanımızı eğitmeye, mentorluk yapmaya ve geri bildirim vermeye itecektir. Farkındaysak bu aşamada çalışanımız neredeyse işin nasıl yapıldığına hiç dahil edilmemektedir. Yani tüm süreç liderin aklı ile düzenlenmektedir. Bu da çalışanın doğal olarak kendisini değersiz hissetmesine neden olmaktadır. Günümüzün şartları göz önüne alındığında siz değerli yöneticilerimiz için bu tarz yeterli gibi gözükebilir ama burada kocaman bir ama demek istiyorum.
Dünya değişiyor. Çalışanların görülmezden gelindiği yaklaşım artık güncelleme istiyor. Çalışanların işin planlanmasına ve uygulanmasına dahil edilmesi, yani ortamda çalışan beyin sayısının çoklanması gerekiyor. Globalde oyuncular yeni bir kurguya gitmek zorunda kaldı. Çalışanın yok sayıldığı klasik yöneticilik bakışının yeni liderliğe evrilmesi bir zorunluluk haline geldi. Artık herkes kendi değerleri ile çalıştığı şirketin değerlerinin birbiri ile uyumlu olmasını istiyor. Daha basit hal ile görünmek istiyor. Fark edilmek istiyor. Bu nedenle çalışanlarımızı işin içerisine daha katmalıyız. Şimdi biraz buna odaklanmak istiyorum. Kişiyi daha fazla dahil ettiğimiz süreçleri ikiye ayıralım mı? İlki bilgi vermenin az olduğu durum olsun. Burada iş dünyasının yeni karşılaştığı bir kavramı uygulamamız gerekiyor: Koçluk…Şimdi koçluğun bir tanımına bakalım. Uluslararası Koçluk Federasyonu ICF koçluğu şu şekilde tanımlıyor: “Danışanların kişisel ve profesyonel potansiyellerini maksimize etmek amacıyla ilham veren, düşünce doğrucu ve yaratıcı bir süreçte onlarla ortaklık yapmaktır.” Peki biz bu süreci nasıl yöneteceğiz? Elimizde üç tane temel araç var bunlardan birincisi etkin dinlemek, ikincisi güçlü sorular sormak ve son olarak da almış olduğumuz bu veriler ikarşı tarafa yansıtmak. Dinlemeyi biraz daha detaylandırmak istiyorum. Dinlerken odağımızın karşıda olması gerekiyor. Burada onun tekrar eden kelimelerini, beden dilini, jest ve mimiklerini takip etmek önemlidir. Özetle arkadaşımızın söylemediğini duymaya gayret etmeliyiz. Çalışanımızla konuşurken almış olduğumuz bu verileri güçlü sorularla desteklemeliyiz. En basit haliyle güçlü soruyu merak ettiğimiz şeyi sormak şekliyle özetleyebiliriz. Bu iki temel yetkinliğe o veya bu şekilde yatkınız. Yansıtma ise kültürümüzde de çok olmayan bir bölüm, karşı taraftan duyduklarımızı sorularımız ile destekliyoruz. Elde ettiğimiz verileri toparlayarak karşı tarafa söylediğimiz kısma yansıtma diyoruz. Bu genelde çalışanın söylediklerinin bir özeti şeklinde olmaktadır. Bahsettiğim bu toparlamanın sonunda ne dersin? diye sorup karşı taraftan, onu doğru dinleyip dinlemediğimizin, onayını istiyoruz. Bu eşitlenme birbirimizi anladığımız, karşılıklı güveni büyüten bir yapıya dönüşüyor. En basit haliyle giriş gelişme sonuç şeklinde yürütülen bu görüşme koçluk tarzı bir iletişim oluyor. Burada karşı tarafa bir yönlendirme yapılmaması, yargılamadan ve suçlamadan uzak durulması kıymetlidir. Toparlayacak olursak, gündemi çalışanın düşünerek kendisinin belirlemesini veya çözmesini bekliyoruz.
Şimdi sizi, lider ile yönetici arasındaki farklara bakmaya davet ediyorum. Tablomuza bakarken kendi tarzınızı da sorgulamanızı istiyorum.
Artık şunu kabul etmeliyiz. Yönetici yetkinlikleri günü kurtarabilir, size makamlar, unvanlar da kazandırabilir ama bu yaklaşım, kök nedeni sorgulayan yeni nesil karşısında işe yaramayacaktır. Bunun için lider olmak ve bu yetkinlikler ile ekibinizi yönetmek zorundasınız. Ayrıca liderliğinizi de fark yaratacak şekilde dönüştürmelisiniz. Burada sizleri hızlandıracak bilgiler paylaşacağım. Yerinde sayan, geçmişin ezberleri ile hareket eden bir yönetimin bugün hayatta kalma şansı çok az. Günümüzde her şey hızla akıyor. Sürekli ilerlemeyi ve öğrenmeyi merkeze almayanları kötü günler bekliyor. Bu gelecek bağıra bağıra geliyor.
Sağlıcakla kalın.
Teknolojideki yenilikler ve değişen iş ortamları, proje yöneticilerinin rollerini ve hedeflerini dönüştürüyor. Bu dönüşümle birlikte Project Management Institue (PMI), Project Management Professional (PMP) sertifika sınavının içeriğini bu yılın başında değiştirdi.
Öğrenme şeklimizin kişiliğimize, beynimizin çalışma şekline, bulunduğumuz ortama ve kültüre bağlı olduğunu biliyor muydunuz?
Kişisel liderlik, yaşamın her alanında bireysel olarak bir üst noktaya çıkmamızı sağlayan en önemli yeteneklerden. Bu yeteneğin içinde bulunduğumuz dönemde aldığı kritik hal, hayatımızın direksiyonuna nasıl geçeriz gibi birçok soruya yanıt bulduğumuz webinarımızda, Kemal İslamoğlu bizlerle buluştu.