Daniel Goleman Yeni Liderler kitabını yazarken şöyle bir soru ile yola çıkmış: Dünyada fark yaratan milyar dolarlık şirketleri kuran liderler bize göre neyi farklı yapıyor? Evet neyi farklı yapıyor? Bu sorunun cevabını bulmak için oluşturdukları bilim insanlarından oluşan grup ile bizzat bu kişilerle dirsek temasında yaklaşık bir yıl geçirdikten sonra şu sonuca varıyorlar. Bizden bir farkları yok. Durumsal davranıyorlar. Hata yapmaktan korkmuyorlar. Sürekli uygulamada kalıp, aldıkları geri bildirimlerle iyileştirme eksenli bir yaklaşım sergiliyorlar. Evet utanmadan sıkılmadan durmadan geri bildirim alıyorlar. Çok kitap okuyorlar. Tarz olarak da 6 tane liderlik stilini, hepsi de yeri geldiğinde dozunda kullanıyorlar. Şimdi bu stilleri sıralamak istiyorum:
• Komuta Eden Lider
• Sürükleyen Lider
• Bağ Kuran Lider
• Demokratik Lider
• Vizyoner Lider
• Koç Lider
Bunları biz de yapıyoruz dediğinizi duyuyor gibiyim. Dilerseniz bu stilleri hem tanımlayayım hem de ne zaman kullanacağımıza değineyim biraz. Lütfen bu açıklamaları okurken kendinize de bir ayna tutar mısınız?
İlk olarak Komuta Eden Lider şapkasını ne zaman taktıklarına bakalım: Bazen işleri hemen uygulamak zorunda kalırız. Bunlar genellikle basit, önceden yapılmış ve bilinen işlerdir. Bu durumda lider aynı asker gibi komutunu verir: Getir! Yükle! Gönder! Aç! Kapat! gibi. Kontrolü yapar, ufak düzeltmelerle talimatları yağdırmaya devam eder. Tanıdık geldi değil mi? Buraya kadar sorun yok. Eğer ses tonunu ayarlayamazsak,sürekli bu stilde kalırsak, ortam yavaş yavaş negatifleşir. Yüzler gerilir ve herkeste bu durum bulaşıcı hastalık gibi yayılır. Bu durumu cebimize koyalım, bu maliyeti bir kenara yazalım ve unutmayalım. Fark yaratan liderler de gerektiği zaman gerektiği kadar komuta eden lider modunda kalıyorlar. Bir şeyi daha not alalım: Bu liderlik stilinde çok kalırsak ortam gerginleşiyor.
Geldik Sürükleyen Lider Stiline: Bu tarzı, liderin iş yapılış şeklini anlatacak zamanı olmadığında kullanırız. Nasıl uygulayacağımız da gayet nettir: Beni takip edin! Tamam takip edelim de takip işi uzayınca hoşnutsuzluk artmaya başlar. Bir noktayı geçtikten sonra yaptığı işe kendinden bir şey katamayan çalışan, robotlaşmaya ve mekanikleşmeye başlar. Toparlarsak, sürüklenen çalışan örselenir. Ortam yine negatife döner. Yapılan çalışmalar fark yaratan liderlerin negatif sonuçları olsa da gerektiğinde bu tarzı kullanmaktan hiç çekinmediklerini gösteriyor. Sanki dozu iyi ayarlıyorlar. Buraya geri döneceğim.
Sırada Bağ Kuran Lider stili var. Bu aşamada lider çalışanlarının özel hayatına da bakar. Özel durumlarını bilir. Örneğin, evde engelli bir aile ferdinin olması, çalışanımızın yakın zamanda evlenmesi, çocuğunun doğması, bir yakını kaybetmesi gibi. Size çok basit gibi görünecek doğum günlerinin kutlanması, evlilik yıl dönümünde eşine verilmek üzere bir çiçek hediye etmek gibi uygulamalar çalışan bağlılığına olumlu etki yapıyor. Bu durumlarda bağ kuran liderler karşılaşılan durumu iyi okurlar ve yaşadıkları özel durumun performansa etkisini bilirler. Lider tarafında aşırı bağ kurmanın suistimal getireceği, hiç kurmamanın ise duygusal kopmalara sebep olacağı bilinmelidir. Her kopma sonucu toksik hale gelen çalışma ortamını yönetmek zamanla imkânsız hale gelecektir. Lider iş yaptırırken iki halatı çeker gibidir. Birincisi işin, görevin yapılması diğeri ise personelin refahıdır. İdeal organizasyonlarda bunlar at başı gider. Bazı özel zamanlarda birisi geçici olarak diğerini önüne geçebilir. Ancak burada denge sağladığınızda size bağlı olarak çalışanlar sabah işe motivasyonlu olarak gelecektir.
Şimdi biraz da Demokratik Lider tarzını açıklamak istiyorum: Bazen yönettiğimiz ekibin ortak karar alması gereken durumlar gelişir. Mesela bir temsilci seçmek veya ortaklaşa bir problem çözmek gibi. Burada lider karar alırken diğerlerinin de fikirlerini dinler ve değerlendirir.
Gelelim Vizyoner Lider’e… Vizyoner Lider uzak bir hedef gösteren, ona inandıran, ekipte motivasyon kaybını görünce yeni hedefler koyabilen, yeni hedefler tarif edebilen, onlara insanları sevk edebilen kişilerdir. Vizyon deyince şirketlerin girişinde duvarlara yazılı olan o büyük hedefin herkes tarafından kendi alt organizasyonunda tanımının yapılmasını kastediyorum. Vizyoner lider geleceği işaret eder ama unutmayalım elimizde dürbünle araba sürmeye çalışırsak ilk virajda uçuruma yuvarlanırız. Dikkatinizden kaçmamıştır, dönüp dolaşıp doz meselesine geliyoruz.
Son olarak da karşımıza Koç Lider tarzı çıkıyor. Bu tarzda lider kendisine bağlı çalışanları eğitiyor, geliştiriyor ve büyütüyor. Bunu onlara zaman ayırarak yapıyor. Geçen yazımda belirttiğim gibi ekibini dinliyor, sorular soruyor, aldığı verileri karşıya söylüyor yani yansıtma yapıyor.
Burada çok orijinal bir durum var. Eğer ilk iki liderlik stilini ağırlıklı olarak kullanıyorsanız, buna dikkat edin. Muhtemelen ortamınız negatiftir. Bu iki tarzda kalmak insanları gerer. Doğal olarak da üretim ve verimlilikleri düşer. Yani Komuta eden ve Sürükleyen Liderlik stillerinin bu şekilde bir yan etkisi olduğunu bilmeliyiz. Diğerlerinin de kendine has zaafları olmakla beraber daha insancıl oldukları için ortamı negatifte tutmazlar. Önemli olan bunların ihtiyaç duyulduğunda kullanılmasıdır. Bunu da stratejik olarak yönetmek önemlidir. Tüm bu liderlik tarzlarını kullanmak iyidir ama bir tanesi var ki onun etkisi çok farklıdır. İlginçtir en az kullanılan da odur? Hangisi mi? Koç tarzı liderlik…Çünkü yorucudur, zahmetlidir, emek ister çaba ister sabır ister. Evet, eğitmek, büyütmek, geliştirmek sabır istiyor. Diğer stillerle anı, günü kurtarırken, koç tarzı liderlik ile geleceği düzenliyorsun. Maalesef burayı kaçırınca geleceği yakalama konusunda sıkıntı yaşayacaksın. Zor ama çok önemli. Koç Lider tarzının bir özelliği daha var. Bunu gerçekleştirmek için kullandığın beceriler diğer beş stil üzerinde de olumlu katkı sağlıyor. Etkin dinleyen, güçlü sorular soran ve yansıtma yapabilen lider; bu duruşu ile kişideki öğrenmeyi önemsediğini ifade ediyor. Bu durum hemen performansa olumlu etki yapıyor. Bu durumda bağ kuran lider sempatiye gitmez, empati de kalacaktır. O zaman demokratik lider gerçek bir demokrasi ortamı oluşturur. Herkes çekinmeden fikrini söyler. Fikir çatışmalarından çekinmez. Böylece yapıcı çatışmadan ortak aklı daha kolay bulabiliriz. Esen olumlu rüzgâr, vizyon belirlemede çalışanın kendisini görebildiği ve katkı sunduğu bir yapıya dönüşür.
Sonuç olarak, bahsettiğim liderlik stilleri arasındaki geçişiniz sizi etkili kılmaya başlatacaktır. Unutmayalım ki sihirbaz sizsiniz. Bilirsen yönetebilirsin.
Sağlıcakla kalın.
Teknolojideki yenilikler ve değişen iş ortamları, proje yöneticilerinin rollerini ve hedeflerini dönüştürüyor. Bu dönüşümle birlikte Project Management Institue (PMI), Project Management Professional (PMP) sertifika sınavının içeriğini bu yılın başında değiştirdi.
Öğrenme şeklimizin kişiliğimize, beynimizin çalışma şekline, bulunduğumuz ortama ve kültüre bağlı olduğunu biliyor muydunuz?
Kişisel liderlik, yaşamın her alanında bireysel olarak bir üst noktaya çıkmamızı sağlayan en önemli yeteneklerden. Bu yeteneğin içinde bulunduğumuz dönemde aldığı kritik hal, hayatımızın direksiyonuna nasıl geçeriz gibi birçok soruya yanıt bulduğumuz webinarımızda, Kemal İslamoğlu bizlerle buluştu.